Bizim AK Parti cenahı bana isyan edecek biliyorum.

Ancak doğru tekdir.

Bende o doğrudan şaşmayacağım.

Elazığ’da meydana gelen depremde, “Ne zaman öleceğiz?” kaygısı yaşamaya başladık.

20 yıl önce 17 Ağustos Depremi olduğunda, “Acil önlem alınmalı. Asıl deprem geliyor” diye sayısız uyarı yapıldı.

Yirmi yılda bu uyarı ne kadar dikkate alındı?

Daha doğrusu alındı mı…?

Yok.

Kaç yıl geçmiş aradan?

20 yıl.

Ne yapılmış?

Koca bir hiç…!

Siyasi çekişmeler daha önemliydi bizi yönetenler için.

Ölmemiz hiç umurlarında olmadı.

“Tam zamanı hadi” denilmesi gerekirken, Ataşehir’de sen, ben kavgası ile bu ay geçiştirildi.

Uzun uzadıya konuşmalar. Karşılıklı suçlama ve hakaretler.

Bizim seçtiklerimiz bunlar.

Hani “sorunlarımızı çözün” diye temsilci yaptıklarımız.

“Herkes sen çıkarmadın” derdine düşmüş.

Geçen haftadan kalma cevaplar.

Battal İlgezdi’yi çok eleştirdim. İftira veya yalan haberle değil, belge ve doğruluğunu teyyit ederek.

CHP’den ciddi tepkiler aldım. Ancak Sayın İlgezdi her defasında, “Gazeteci görevini yapıyor. Asl olan da budur” diyerek yöneticilerini uyardı. Yaftalamadı, “taraf veya ihanet içinde” demedi bizim için.

Yani kıran, döken değil.

“Birlikte yönetelim” diyor.

Bugün yine aynı üslupla fazla uzatmadan, “Yapana teşekkür etti.

Yapmak istemeyenin kendisi değil, İBB’nin olduğunu söyledi.

Haklı mı?

Evet.

Ama bugün “tam zamanı” diyor.

“Binlere kefen giydirmeden harekete geçelim” diyor.

İBB, CHP’de ancak meclis çoğunluğu AK Parti’de.

Yukarıda da yazdığım gibi çıkar derdi değil, halkın ölüm kaygısının ortadan kaldırılması gerekiyor.

Ataşehir’de her iki siyasi parti yetkilileri üstlerindeki siyasi gömleği çıkartıp, birlik içinde hareket etmeli.

Ataşehir halkıyla birlikte çıkardıkları imarla İBB’ye gidildiği zaman sıkıysa çıkarmasınlar bakalım.

Yeter ki niyet bu yönde olsun.

Saygılarımı sunuyorum.