Bi tarafta getirilmek istenen Cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeyi tek adamlığa ve diktatörlüğe götüren bir rejim değişikliği olduğu, yeni sistemin cumhuriyetin tüm kazanımlarını yerle yeksan edeceği dolayısıyla bunun Cumhuriyetle bir hesaplaşma anlamı taşıdığı iddiasındaki CHP liderliğinde sol koalisyon…
Diğer tarafta bunun bir rejim değişikliği değil, bürokratik oligarşiyi ortadan kaldıracak,
Devlet işleyişindeki hantallığı son verecek,
Daha hızlı kararlar alınmasını sağlayacak,
Çift başlılığı ortadan kaldıracak,
Koalisyon hükümetleri dönemine ve Siyasi istikrarsızlığı son verip “güçlü hükümet”ler döneminin önünü açacak yeni bir yönetim modeli olduğu iddiasındaki Akparti önderliğinde milliyetçi ve muhafazakar demokratlar…
Bu iki teori vatandaşın tercihine sunulacak.
CHP liderliğindeki “HAYIR”cı cephenin Anayasa taslağının Mecliste görüşmelerinde, görsel/yazılı basın aracılığıyla verdikleri demeçlerde ve sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarda oldukça sert, kırıcı, ötekileştiren ve ayrıştıran bir dil kullandığına hepimiz şahit olduk.
Her zaman yaptıkları gibi Kampanyalarını Tayyip Erdoğan düşmanlığı eksenine oturtup, Neden “HAYIR” oyu vereceklerini “tek adamlık” “diktatörlük” “faşizm” kavramlarıyla açıklamaya çalıştılar.
Referandumda kararının “EVET” olacağını açıklayanlara karşı hoşgörüden uzak bir tavır sergileyip onları “Hain” olmakla itham ettiler. Galiz küfürler yağdırıp, insanları baskı altına almaya, korkutmaya ve sindirmeye çalıştılar.
Hatta işi, Referandumda kararının EVET olacağını belirten Videolar paylaşan ünlülere linç girişiminde bulunmaya kadar götürdüler.
İşin en hazin yanı ise, mahalle temsilcisinden parti meclisi üyesine, Milletvekilinden Genelbaşkanına kadar herkesin aynı dilin esiri olmasıydı…
EVET’çi cephe ise çok daha sakin ve kendisine yönelik sözlü ve fiziki saldırılara karşı genelde savunma durumunda kaldı…
Kaba, yaralayıcı, ötekileştirici ve ayrıştırıcı dil kullanmaktan imtina ettiler. Aksine, Genelbaşkan’ından yetkili organlarına, Yöneticilerinden Milletvekillerine kadar hep kapsayıcı ve kucaklayıcı mesajlar vermeye çalıştılar.
Tabi bunda parti disiplini, lidere olan güven ve sadakatin büyük etkisi var…
MİLLETİN, RECEP TAYYİP ERDOĞAN SONRASI İLE İLGİLİ KAYGISI GİDERİLMELİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hiç kuşkusuz toplumun önemli bir kısmının güveni tam ve ondandır ki en güvenilir liderler anketinde hala birinci sıradaki yerini koruyor.
Tüm siyasi stratejisini Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerine bina eden partiler tarafından beyinleri zehirlenen, bunun sonucunda da sağlıklı düşünme yetilerini kaybeden ideolojik bağnazlar dışında kalan toplum kesiminin, oy versin vermesin Recep Tayyip Erdoğan’ın Devlet Başkanlığı dönemiyle ile ilgili bir kaygısı, bir endişesi olduğunu düşünmüyorum.
Asıl endişe Tayyip Erdoğan’dan sonrasıyla ilgili…
Ve bence referandum sonucunu belirleyecek en temel paradigma da bu…
Bu kaygının ana sebebi ise, bu dönemde elde edilen kazanımların Tayyip Erdoğan’dan sonra gelecek karşıt düşünceli biri tarafından ellerden alınması korkusu…
Muhalefet bunun bilincinde. Fırsat buldukça da bunu kullanıyor.
Bir taraftan “HAYIR”cı kitleye Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi diktaya götürdüğü pompalanırken,
Diğer taraftan “EVET” çi kitleye “bugün Tayyip Erdoğan var senin için sorun yok ama sen bu Anayasaya evet dersen, yarın bu kadar yetki verdiğin kişinin yerine başkası gelirse gününü görürsün. Aklını başına al!” gibi yaklaşımlarla bilinç altını sübliminal mesajlar göndererek zihinleri etkilemeye çalışıyorlar.
Yeni sistemi Karanlık bir tünel olarak betimleyip, tünelin ucunda görünen ışığın da hızla üzerimize gelen trenin ışıkları olduğunu ve bizi ezip geçerek, yok edeceğini empoze etmeye çalışan Sol koalisyonun korku siyaseti Akpartiyi en çok burada zorlayacağa benziyor.
Ve bu kaygının mutlaka ama mutlaka giderilmesi gerekiyor…
TAYYİP ERDOĞAN SİSTEMİ NEDEN DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR!
Recep Tayyip Erdoğan halkın dilini anlayabilen, duygularına tercüman olabilen, dertleriyle dertlenen, toplumun nabzını en iyi tutabilen lider olduğu su götürmez bir gerçektir.
Milletin nabzını bu kadar tutabilen, siyasi kariyeri seçim zaferleriyle dolu usta bir siyasetçi, Milletin kabul edeceğine olan inanca sahip olmasa böyle bir yola girip, siyasi kariyerini riske atar mı? diye aklıma gelen sorunun cevabını düşünürken gene bir seçim döneminde konuşurken sarfettiği “Milletim kazanacaksa ben kaybetmeye razıyım” cümlesi geliyor aklıma…
Demekki diyorum; Tayyip Erdoğan kendisinden sonra koalisyonlarla idare edilen, yabancı devlet adamları karşısında el pençe divan duran, kapı kapı para dilenen,
terörle boğuşan, vesayet altında inim inim inleyen bir ülke bırakmamak için kaybetmeyi göze alarak böylesi bir savaşın içine girdi…
Zaten Cumhurbaşkanlığı Makamında oturan ve yeniden aday olursa ikinci dönemi de neredeyse garanti olan bir adama böylesi ateşten gömleği giymeye iten şuur da o sihirli cümlede gizli demekki diyorum…
15 temmuzda tepemizde bombalar patlarken, darbeci askerler elli bin mermiyle onu almaya giderken “sizi yurtdışında güvenli bir yere götürelim” teklifine “ben burada Milletimle birlikte olacağım ve öleceksem burada öleceğim” demenin kodlarını ancak o sihirli cümleyi idrak edebilirseniz anlarsınız diye düşünüyorum…
“Lider taşın arkasına saklanırsa millet dağın arkasına saklanır.” cümlesi, o sihirli cümlenin vücut bulmuş hali olsa gerek diyorum kendi kendime…
Velhasılı Milletin kazancını kendi nefsinden yüce tutuyor ve bunun için kaybetmeyi göze alıyorsan sen ne güzel adamsın be reis diyorum…
MİLLET SİYASETÇİLERE BÜYÜK BİR VEBAL YÜKLEMİŞTİR
Sistemi şeffaf, sürekli büyüyen, ekonomisi güçlü,
Dışardan kimsenin müdahale edip, ayar veremeyeceği,
Manşetlerle Başbakanların indirilip, hükümetlerin kurulduğu dönemlerin asla yaşanmayacağı,
Terörle, darbeyle ve antidemokratik yöntemlerle siyasetin dizayn edilemeyeceği,
kimsenin darbe yapmayı aklından dahi geçiremeyeceği,
Hiç ama hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale endişesi taşımayacağı bir ülke inşaa etmeyi bu Millet 15 Temmuzda iktidarından muhalefetine tüm siyasi aktörlerin boynununa bir vebal olarak yüklemiştir.
REFERANDUMDA KİM KAZANIR
Kapsayan, kucaklayan, kullandığı dile dikkat eden, kimseyi ötekileştirmeyen, tercihinden dolayı kimseye hakaret etmeyen, aşağılamayan, “hain” olarak yaftalayıp ihanetle suçlamayan, hayır oyu vereceğini söyleyerek en Demokratik hakkını kullananlara da hoşgörüyle bakabilen,
kampanyasını kin ve nefret üzerine değil sevgi ve hoşgörü üzerine bina eden,
kutuplaşmaya ve kamplaşmaya değil, Toplumsal barışa hizmet eden taraf arafta bekleyen seçmen kitlesinin tercih edeceği taraf olur ve o taraf da sandıktan galip çıkar…
This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.
© 2018 Wpmedya Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır